Your browser does not support SVG!

blog

Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluğunun Şartları

Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluğunun Şartları

A. Genel Olarak

            Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ile amaçlanan, zarar verene isnat edilebilecek ve onun hukuk düzenince onaylanmayan bir davranışından kaynaklanan zararın giderilmesidir. Söz konusu açıdan bakıldığında anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu esas itibariyle tazminat alacağı doğuran diğer hukuki düzenlemelerden çok da bir farklılık göstermemektedir. Başka bir ifade ile burada da mantık aynıdır; zarar veren kimse, zarar görene belirli bir miktar para ödemelidir. Hukuk düzeni, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu hallerinde de her türlü zarara sonuç bağlamamaktadır. Aksine burada da bir tazminatın söz konusu olabilmesi için kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesine bağlıdır[1].

B. Zarar

            Her ne sebepten kaynaklanırsa kaynaklansın sorumluluk davalarının vazgeçilmez şartı ortada bir zararın olmasıdır. Zarar olmayan yerde sorumluluk olmamaktadır[2]. Başka bir deyişle, ancak bir zararın varlığı, onun tazmini ile ilgili talebin doğumuna neden olur. Zarar, kişinin iradesi dışında malvarlığında meydana gelen azalma olarak nitelendirilir. Şirketin, pay sahiplerinin zararı, malvarlığının mevcut durumunda fiili azalma olarak ortaya çıkabileceği gibi, olayların normal akışına, genel hayat tecrübelerine göre malvarlığında meydana gelebilecek artışın zarar verici davranış nedeniyle kısmen veya tamamen önlenmesi suretiyle “kârdan yoksunluk” şeklinde de ortaya çıkabilir[3].

            Yönetim kurulu üyesinin, pay sahiplerine verdiği zarar, kanuna veya sözleşmeye aykırı bir davranışın sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Buna göre zarar veren üyenin, kendisine çıkar sağlayıp sağlamadığı ve çıkar sağlamak isteyip istememesinin bir önemi yoktur. Dolayısıyla ortada bir zarar yoksa yönetim kurulu üyesi hukuka aykırı davranmış olsa bile, aleyhine sorumluluk davası açılması söz konusu olmaz[4].

C. “Kanun ve Esas Sözleşmeden Doğan Yükümlülükler”in İhlali

            Türk Ticaret Kanunun 553. maddesi anlamında “yükümlülük” kavramı, yönetim kurulunun bir görevi ve/veya yetkisi bağlamında, yönetim kurulunun esas sözleşmede ve kanunda öngörülen hususlardaki yapma ve yapmama zorunluluklarını ifade etmektedir. Buna göre, TTK m.553/I uyarınca sorumluluğun doğabilmesi için, yükümlülüğün ya kanunda ya da esas sözleşmede öngörülmüş olması gerekir. Bir idari tasarrufta, örneğin tüzük, yönetmelik, tebliğ vs.’de öngörülen bir yükümlülüğün “kanun” da veya “esas sözleşme”de dayanağı yoksa TTK m.553’e dayanılamaz[5].

            Türk Ticaret Kanununun 553. maddesindeki “kanun” kelimesi, sadece “TTK” anlamında değildir, diğer “kanunlar”ı da kapsamaktadır. İş veya vekâlet sözleşmesinde yer alan yükümlülüklerin kanuni veya esas sözleşmesel temeli bulunmuyorsa bunların ihlali halinde TTK m.553 anlamında sorumluluk doğmaz. Yükümlülüğün bir borçlar hukuku sözleşmesinden, başka bir ifade ile borçlar hukukundan doğmaması, anonim ortaklık hukukuna ait bulunması ve yükümlülüğün anonim şirkette pay sahibine ortak olarak bir koruma sağlaması gerekmektedir. TTK m.553’de düzenlenen yükümlülüklere TTK m.369 ve 374. maddelerini örnek göstermemiz mümkündür.

            Türk Ticaret Kanununun 369. maddesi yönetim kurulu üyelerinin özen ve bağlılık yükümlüğünü “Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar” şeklinde düzenlemiştir. TTK m.369 anlamında özensizlik, bağlılık ilkesine aykırılık yükümlülük ihlalidir. Çünkü anılan maddede açıkça “yükümlülükler” öngörülmüştür.

D. İlliyet Bağı

            İlliyet bağı, sorumluluğun temel öğelerinden birisi olup sorumluluk ister sözleşme dışı sorumluluğa, ister sözleşmesel sorumluluğa, ister kusur sorumluluğuna isterse kusursuz sorumluluğa dayansın, illiyet bağının varlığı mutlaka aranmaktadır. Zararla eylem arasında bu bağın var olması demek; zararın eylemin bir sonucu olarak ortaya çıkması, yani eylem olmadan zararın meydana gelmeyeceğinin muhakkak görülmesi demektir. Başka bir ifade ile verilen zararın tazmin borcunu doğurabilmesi için zarar, eylemin bir sonucu olarak görülmelidir[6].

            Uygun illiyet bağının saptanmasında esas olan failin sonucu öngörebilmesi olmayıp, objektif olarak fiilin o zararı meydana getirebileceğinin olayların normal akışına göre kabul edilmesidir[7].

            Yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulabilmesi için kanuna veya esas sözleşmeye aykırı fiili ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Buna göre öncelikle kanuna veya esas sözleşmeye aykırı davranış ile zarar arasında “neden- sonuç” ilişkisi yani illiyet bağının varlığı aranacaktır. Ancak illiyet bağı tek başına yeterli olmayıp bunun yanında davranış veya olayın aynı zamanda zararlı sonucun “uygun sebebi” olması gerekmektedir. Uygun illiyet bağından söz edilebilmesi için de sorumluluğa konu olan olay veya davranış, zararlı sonucun meydana gelme ihtimalini arttırmış olmalıdır[8].

E. Kusur

            Anonim şirketin zarar görmüş olduğu gerçeği sorumluluğun doğması için tek başına yeterli değildir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olup, hafif ihmal dâhil her türlü kusur, sorumluluğunun doğması için yeterlidir[9].

 

[1] Akdağ Güney, s.49; Şener, Oruç Hami; Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2012, s.404.

[2] Akdağ Güney, s.49

[3] Akdağ Güney, s.50

[4] Akdağ Güney, s.51

[5] Tekinalp, s.432

[6] Baştuğ, İrfan; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3. Baskı, Manisa 1984, s.239; Kılıçoğlu, Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 16. Baskı, Ankara 2012, s.299-301.

[7] Baştuğ, s.239-240; Kılıçoğlu, s.300.

[8] Akdağ Güney, s.63.

[9] Akdağ Güney, s.69; Pulaşlı, Genel Esaslar, s.649; Yargıtay da yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu için, hafif kusurlu davranışın da yeterli olduğu konusunda karar vermiştir. Örnek karar için bkz.”… Davacılar  vekili, müvekkili anonim ortaklığın, dava dışı bir ortaklığın pay sahibi olduğunu ve ortaklığın yönetim kurulu üyesi olan davalıların bu pay senetlerini düşük bedel ile satarak ortaklığı zarara soktuklarını ileri sürmüş ve mahkemece, davalıların ceza davasında beraat ettikleri kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Her ne kadar ceza kovuşturulması  sırasında C. Savcılığında ve Asliye Ceza Mahkemesinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, düzenlenen raporlarda şirketin zararı bahis konusu ise, işin hukuki nitelikte olacağı açıklanmıştır. Hukuk davasından kasıt aranması gerekmeyip tedbirsizlik ve buna benzer hafif kusur halindeki sorumluluk bahse konu olacağından, mahkemece hukuk davası içinde ayrıca bilirkişi incelemelesi yaptırılmak ve dava konusu 700 adet hamile yazılı hisse senedinin satıldığı tarihte nominal değeri ile piyasa değeri göz önünde tutularak davacı şirkete bir zarar iras edilip edilmediğini saptamak ve sonucuna göre bir karar vermek gerekir.” 11. HD., T.21.12.1992, 5424/11598 (Şener, s.405).

Yorumlar

İletişime Geçin

İletişim Formu

Adresimiz

Dr. Faik Muhittin Adam Cad. Konak Mah. Kemeraltı 3. Beyler Sok. Danış İş Hanı K. 4 No: 401 Konak/İzmir

Telefonumuz

0232 239 51 88

Mail Adresimiz

info@izmirlawyer.net