Your browser does not support SVG!

blog

Yönetim Kurulu Üyeleri Aleyhine Açılacak Sorumluluk Davalarını Sona Erdiren Sebepler

Yönetim Kurulu Üyeleri Aleyhine Açılacak Sorumluluk Davalarını Sona Erdiren Sebepler

A. İbra

1.Genel Olarak

            Arapça kökenli olan ve sözlük anlamı “aklama, temize çıkarma” olan ibra, tüzel kişinin yetkili organının üyelerine karşı, işlemlerin hukuki ve iktisadi açıdan uygun olduğunun bir karar ile beyan etmesi anlamına gelmektedir[1].  Tüzel kişiler dünyasındaki ibra, bu yönüyle borçlar hukukundaki ibradan ayrılmaktadır. Borçlar hukuku anlamında ibra, alacaklı ile borçlu arasında yapılan bir sözleşmeyle gerçekleşmekte ve alacaklı, borçlunun rızası olmaksızın tek taraflı irade beyanıyla alacak hakkından vazgeçemez[2]. Oysa şirketler hukukunda ibra, tek taraflı yenilik doğurucu bir işlem olup hukuki sonucun doğması için ibra edilenin kabul etmesine gerek yoktur[3].

İbranın etkisine baktığımızda, TTK m.158/II’ye göre yönetim kurulu üyeleri, yönetici ve denetçilerin ibrası düzenlenmiş ve genel kurulun ibra kararının[4] şirkete karşı da etkili olduğu belirtilerek “sadece açıklanan maddi olaylarla “ sınırlandırılmıştır[5].

2. İbranın Sorumluluk Davalarına Etkisi

Anonim şirketlerde ibra, genel kurulun, yönetim kurulunu, denetçilerin ve murahhas müdürlerin bir hesap yılı sonunda, o yıla ait iş ve faaliyetlerini onaylama ve şirketin ibra edilenlere karşı faaliyetlerinden dolayı alacak veya hak ileri sürmeyeceği ve onları sorumlu tutmayacağı anlamına gelmektedir[6]. Buna ek olarak, kuruluş ve sermaye artırımında, kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin, şirket kuruluşundan ve sermaye artırımından doğan sorumluluklarının genel kurul kararıyla kaldırılmasını ifade eder (TTK m.558/II). Dolayısıyla, ibra şirket dışındakilere etkisi olmayan sadece şirket içi bir hukuki işlemdir ve ilgililerin maddi sorumluluktan kurtarılmasıdır[7].

Yukarıda da belirttiğimiz üzere yöneticiler aleyhine açılacak sorumluluk davası, genel kurulun vereceği ibra kararları ile yakından ilgilidir. Buna göre geçerli bir ibra kararı ile yöneticiler sorumluktan kurtulur. Anonim şirketin genel kurulunda alınan geçerli bir ibra kararı, şirketin ilgili hesap dönemine ait işlemler sebebiyle yöneticilerinden tazminat isteminde bulunmayacağını ifade etmektedir[8].

Doğrudan uğranılan zararlar açısından ibranın etkisine baktığımızda yönetim kurulu üyelerinin işlemleri sonucunda ortaklar ve şirket alacaklarının uğradıkları doğrudan zararlar, ortaklığın malvarlığını ilgilendirmediği için, ibra kararının bu davayla ilgisi ve hiçbir hukuki etkisi yoktur[9].

Pay sahiplerinin uğradığı dolayısıyla zararlar açısından ibra kurumunu değerlendirdiğimizde karşımıza, ibra kararının ortakların uğradıkları dolayısıyla zararlara dayanan dava hakkının Türk Ticaret Kanunun da düzenlenmediği çıkmaktadır. Doktrin tartışmalı olmakla beraber[10] çoğunluk[11], ibra kararının pay sahiplerinin dolayısıyla uğradıkları zararlara ilişkin dava hakkını ortadan kaldırmayacağını savunmaktadır.

Yukarıda belirttiğimiz hususlara ek olarak, pay sahiplerinin yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açabilmeleri bir müktesep hak niteliğinde olması sebebiyle genel kurul toplantısında bulunmayan ya da bulunup da ibra kararına olumsuz oy vermiş olan pay sahiplerinin uğradıkları dolayısıyla zararlarda dava açma hakları bulunmaktadır. Buna karşılık, ibra kararı lehine oy veren ya da ibra kararını bilerek payı devralan pay sahiplerinin dava hakları yoktur[12].

B. Hak Düşürücü Süre ve Zamanaşımı

1. Hak Düşürücü Süre

            Türk Ticaret Kanunun 558. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca genel kurulun ibra kararına olumsuz oy vermiş olan pay sahiplerinin dava hakları, genel kurulun aldığı ibra kararı tarihinden itibaren altı ay içinde açılmalıdır. Söz konusu altı aylık süre, hak düşürücü süre olması sebebiyle hâkim tarafından re’sen dikkate alınacaktır[13].

2. Zamanaşımı

            Sorumlu olanlara karşı sorumluluk davası açma hakkını sona erdiren zamanaşımı, Türk Ticaret Kanunun 560. maddesinde düzenlenmiştir. TTK m.560’e göre zamanaşımı; “Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Kanunda öngörülmüş olan zamanaşımı sürelerinin geçirilmesi halinde yönetim kurulu üyeleri aleyhine artık sorumluluk davası açıldığında, davalılar zamanaşımı def’ini ileri süreceklerdir.

 

[1] Kılıçoğlu, s.833.

[2] Kılıçoğlu, s.835.

[3] Pulaşlı, Genel Esaslar,  s.683

[4] TTK m.158’deki ibra, açık ibradır; Yargıtay da ibranın açık ibra olduğu yönünde kararlar vermektedir. Örnek karar için bkz. 11. HD., T.13.5.2013, E.2012/10887, K.2013/9792 (Kazancı İçtihat Bankası).

[5] Pulaşlı, Genel Esaslar, s.684; Yargıtay’ın mülga TTK zamanında ibra ile ilgili kararlarına bakarak TTK m.558’in mülga TTK m.380’e benzer nitelikte olduğunu söyleyebiliriz. Örnek kadar için bkz. “Davacı vekili, müvekkili şirketin eski yönetici ve denetim kurulu üyeleri olan davalıların davacı şirketin iştigal konusu ile ilgili olarak satın alınan mallara uygulanan iskontolar karşılığında satıcı firmaların hizmet faturası karşılığı verdiği bir kısım tıbbi cihazları 17.9.1991 gün 177,14.12.1992 gün ve 1515 sayılı yönetim kurulu kararları ile E.... Vakfı ve E..... Hastanelerine bağışlamak veya düşük bedelle satış gösterdiklerini ana sözleşmede T.....'ın tıbbi konularda faaliyeti bulunmadığını, bu tür usulsüz alım ve bağışlarla şirketin zarara uğratıldığını ileri sürerek 6.035.158.153 lira tazminatın davalılardan reeskont faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, davanın zamanaşımına uğradığını TTK. 341. maddesi gereğince dava açılmasına ilişkin genel kurul kararı olmadığını, davanın denetçiler tarafından açılmadığını, genel kurulda ibra edildiklerini savunarak davanın reddini taleb etmişlerdir. Mahkemece, tüm dosya kapsamından davalıların 1991 ve 1992 yılı faaliyetleri nedeniyle ibra edildikleri, bu genel kurulların iptal edilmeden dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiş, Dairemizin 1996/3953 E. 4652 K. sayılı ilamı ile "davacıya HUMK. 39 ve 40. maddeleri uyarınca mehil verilerek davalılar hakkında genel kuruldan 1991 ve 1992 yılı için dava açma izni alınması, denetçilerin muvafakatlarının alınması, kabule göre de davalıların 30.3.1992 ve 1.4.1993 genel kurullarında ibra edilmişlerse de TTK. 380. maddesi uyarınca ibranın geçerli olması için davaya konu bağış ve satışların genel kurulda sunulan şirket bilançolarında yer alması gerektiği hususunun dikkate alınması ve gerektiğinde bilirkişi raporu alınması" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak bilirkişi raporu da alınarak dava konusu tıbbi cihazların şirketin muhasebe kayıtlarına intikal ettirildiği, şirketin bilanço ve gelir tablosunun gerçeği aksettirdiği ibra ile artık dava açılamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.

TTK. 380. maddesine göre ibranın geçerli olabilmesi için davaya konu bağış ve satışların genel kurula sunulan şirket bilançolarında yer alması gerekir. İbra, sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir, açıklanmamış ve belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra yok sayılır. Bütün bu hususlar genel kurulda ortaya konulup görüşüldükten sonra, yöneticilerin sorumluluk halleri ve ortaklığa verdikleri zarar açıkça saptanıldığı halde genel kurulca sorumluluk davası açılmasına yer olmadığına ve ibraya karar verildiği takdirde böyle bir ibraya geçerlilik tanınabilir. Dava konusu olayda bu anlamda bir ibra yoktur. O halde, mahkemece ibra dikkate alınmayarak uzman bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle şirketin uğradığı zarar varsa bunun ve davalıların bundaki sorumlulukları görev yaptıkları yıllarda dikkate alınarak tesbit ettirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.”11. HD., T. 94.2002, 3168/3333 (Kazancı İçtihat Bankası); Benzer nitelikteki kararlar için bkz. 11. HD., T.27.1.1987, E. 1984/101, K. 1984/334 (Pulaşlı, Genel Esaslar, s.685).

[6] Geçerli bir ibranın söz konusu olabilmesi ve sonuç doğurabilmesi için, sorumluluğa esas işlem veya faaliyetin genel kurulda ayrıca ve açıkça tartışılması, normal düzeydeki bir ortağın anlayacağı şekilde ortaya konulması veya bilançoda gösterilmesi gerekir” 11. HD., T.7.12.2009, E. 2008/7766, K. 2009/12467 (Kazancı İçtihat Bankası).

[7] Pulaşlı, Genel Esaslar, s.684.

[8] Pulaşlı, Genel Esaslar, s.691; İmregün, s.245-246.

[9] Pulaşlı, Genel Esaslar, s.691.

[10] Doktrindeki tartışmalar için bkz. Pulaşlı, Genel Esaslar, s.691.

[11] Pulaşlı, Genel Esaslar, s.691; Çamoğlu, s.219; İmregün, s.250.

[12] Çamoğlu, s.219; Helvacı, Anonim Ortaklık, s.108; İmregün, s.250.

[13] Pulaşlı, Genel Esaslar, s.694.

Yorumlar

İletişime Geçin

İletişim Formu

Adresimiz

Dr. Faik Muhittin Adam Cad. Konak Mah. Kemeraltı 3. Beyler Sok. Danış İş Hanı K. 4 No: 401 Konak/İzmir

Telefonumuz

0232 239 51 88

Mail Adresimiz

info@izmirlawyer.net