Your browser does not support SVG!

blog

Rehin Hukukunda Özel Durumlar

REHİN HUKUKUNDA ÖZEL DURUMLAR

A. ART REHİN

Art rehin, rehinli bir mal veya hak üzerinde tekrar rehin kurulmasını ifade eder. Taşınır rehni kurulması o malın başka alacaklar için teminat olmasına engel değildir. Nitekim Türk Medeni Kanunu madde 941’de aynı taşınır üzerinde birden fazla rehin hakkının kurulabileceği belirtilmiştir. Tıpkı taşınmaz rehnindeki gibi taşınır rehninde de art rehin kurulabilmektedir[1].

Taşınmaz rehninde art rehin sicile kayıt suretiyle mümkün olurken, taşır rehninde art rehin zilyetliğin havalesi yoluyla mümkün olabilmektedir. Söz konusu taşınır üzerinde mevcut olan rehin hakkı olduğu için dolaysız zilyetlik rehinli alacaklıda veya onun adına yediemin sıfatına sahip üçüncü kişide bulunmaktadır.[2] Lehine rehin hakkı kurulacak art rehin sahibi kişi, taşınırın dolaysız zilyedine yazılı bildirimde bulunmalıdır. Sıranın belirlenmesi konusunda önem arz eden yazılılık unsuru kanun tarafından öngörülen haklı bir kuraldır.  Kanunen alacağı ödenen, rehnedileni alt sıradakine teslim etmeli, birden fazla alt rehin varsa hepsine ayrı ayrı bildirim yapmalıdır.[3]

Rehin hakkının sırası kuruluş tarihine göre belirlenmektedir.  Önce tarihli olan diğer rehin hakkından daha önce gelecektir. Aynı taşınır üzerinde art rehin hakları sıralarını, yazılı bildirimin taşınırın dolaysız zilyedine ulaştığı tarihe göre alırlar. Boşalan bir ön sıraya rehnedilen yeni bir alacak öngörülemeyeceği gibi, saklı boş dereceler de bulunmamaktadır.

Taşınır, hak ve alacak rehinlerinde kanunen ayrı ayrı düzenlen art rehin de genelde olarak düzenlemeler aynı şekildedir. İkisinde de yazılılık şekli aranmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki alacak rehnine ilişkin ayrı bir hüküm bulunmasaydı da taşınır rehnine ilişkin madde uygulama alanı bulacaktı.

ALT REHİN

Türk Medeni Kanunu madde 942’ye göre alt rehin, rehinli alacaklının, taşınır eşya malikinin rızası alarak, rehinli taşınırı bir üçüncü şahsa rehnetmesidir.

Alt rehinin ve art rehinin ilişkisini ve önceliğini açıklayacak olursak;

 Örneğin (A) taşınırını (B) ye rehnetmiştir. (A) nın bu taşınırı Türk Medenin Kanunu madde 941’e göre ikinci bir kişiye (C)ye renetmesi halinde, (C) lehine tesis edilen rehin art rehindir. Bunun için (A)nın (B)nin rızasını alma zorunluluğu yoktur fakat bu art rehni yazılı olarak (B) ye bildirme zorunluluğu vardır.  (B) nın (A)nın rızasını alarak kendi borcu için (D) lehine tesis edeceği rehin alt rehindir. (C) lehine art rehinle (D) lehine alt rehin çatıştığında hangisinin tercih edileceği noktasında; art rehin alt rehne göre öncelikli olmalıdır. Eğer rehinli alacaklı (B), taşınır maliki (A)nın rızası dışında üçüncü bir kişi (Ü) lehine rehin tesis etmiş ise; emin sıfatıyla zilyetten iyiniyetle ayni hak iktisabına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. [4] Böyle olunca da (Ü) lehine rehin, önce kurulan rehinlerden bağımsız bir rehindir onlarla arasında bir altlık üstlük ilişkisi olamaz, önceki rehinli alacaklılar bu rehin haklarını bunların varlığını bilmeyen (Ü) ye karşı kullanamayacaktır. [5]

C.YARARLANMALI REHİN

Türk Medeni Kanunu madde 947’de rehinli alacaklının kural olarak rehinli malı kullanma hakkının bulunmadığı açıklanmaktadır. Ancak rehin veren ve alan birlikte bu durumun aksine karar verebilirler. Aksinin kararlaştırıldığı rehin hakkına yararlanmalı rehin hakkı denmektedir.

Yararlanmalı rehinde de rehin alacaklısının rehnedilen taşınırı kullanması nedeniyle oluşan zararları rehin alacaklısı tazmin etmelidir. Kusursuz sorumluluk hallerinden biri olan bu sorumluluk rehin alanın borcuna aykırı şekilde kullanması bir kusur olarak değerlendirilmektedir. Rehin alacaklısının borca aykırı şekilde faydalandıklarını vekaletsiz iş görmeye göre iade etmesi gerektiği görüşü benimsenmektedir.[6]

D.MALİK LEHİNE REHİN

Malik lehine rehin hakkı” malikin, kendi eşyası üzerinde aynı zamanda rehin hakkı sahibi olmasıdır. Malikin kendi eşyası üzerinde rehin hakkı sahibi olması durumu ancak taşınmazlarda mümkündür. Tapu kütüğü sayesinde bu rehin hakkı gerçekleşmektedir. Buna karşılık, taşınırlarda yoktur. Bundan dolayı bir taşınır malikinin kendi eşyası üzerinde kendi lehine bir rehin hakkı sahibi olması söz konusu değildir.

Hem rehin konusu taşınmazın maliki, hem de o taşınmaz üzerinde kurulmuş olan rehin hakkının sahibi olunuyorsa  malik lehine bir rehin hakkı vardır. Böyle bir durumda yüklü taşınmazın maliki, malik olma sıfatına bir de rehin hakkı sahibi sıfatını eklemiş olmakta; böylece bir yandan malik ve rehin hakkı sahibi olma sıfatları; öte yandan, buna bağlı olarak, sırasıyla, borçlu ve alacaklı sıfatları aynı kimsenin şahsında birleşmektedir. Bu birleşmeye rağmen, rehin yükü ve onun teminat altına aldığı alacak kendiliğinden sona ermez. Malik ve rehinli alacaklı sıfatları aynı kimsenin şahsında birlikte bulundukları sürece, rehin hakkının, sahibine sağladığı bir yarar söz konusu olmaz. Zira aynı zamanda hem malik, hem rehinli alacaklı sıfatı taşıyan bir kimsenin, borç ödenmediği takdirde kendi taşınmazını satması söz konusu olamaz.

Malik lehine rehin hakları, gerçek olan ve olmayan diye ikiye ayrılmaktadır. Bu ayırım malik lehine rehin hakkının devamı sırasında ortada teminat konusu gerçek anlamda bir alacağın bulunup bulunmamasına göre yapılan bir ayırımdır. Gerçek malik rehninde ortada teminat konusu gerçek bir alacak bulunmaktadır. Bu alacağın hem alacaklısı, hem borçlusu rehinle yüklü taşınmazın malikidir. Rehinle yüklü taşınmazın maliki, teminat konusu alacağın sahibi olduğundan aynı zamanda rehin hakkının da sahibidir. Gerçek olmayan malik rehninde ise, rehinle yüklü taşınmazın maliki ile alacak hakkı sahibi aynı kişidir. Böylece alacaklı ve borçlu sıfatları aynı kişinin şahsında birleşmiştir. Öte yandan alacak hakkı, kıymetli evrak niteliğindeki bir senede bağlanmış değildir. O yüzden gerçek malik rehnindeki gibi, ortada gerçek anlamda bir alacağın varlığından söz edilemez. Bununla birlikte, tapu kütüğünde rehin konusu bir alacak kaydı da bulunmaktadır; bu kayıt terkin edilmedikçe alacak hakkı varlığını şeklî olarak sürdürür.[7]

E.DÜZENSİZ (USULSÜZ) REHİN

Düzensiz (usulsüz) rehin, bir miktar para veya diğer bir misli eşyanın borçlu ya da bir üçüncü kişi tarafından alacağın teminatı olarak alacaklıya devredilen rehin türüdür. Düzensiz rehinde, kendisine teminat için misli eşya devredilen alacaklı, eşyanın maliki olur ve borç ifa edildiğinde bu eşya ile aynı nitelik ve miktarda nesneyi teminatı tesis eden kişiye iade borcunu yükümlenir. Düzensiz rehni inançlı işlemlere yaklaştıran nokta, teminat amacıyla tevdi ile alacaklının eşyanın mülkiyetini kazanmasıdır. Düzensiz rehni teminat amacıyla inançlı işlemlerden ayıran özelliği ise, alacaklının borç ifa edildiğinde bizatihi teminat için kendisine devredilen eşyayı değil, aynı miktar ve nitelikte nesneyi mislen iade borcunu üstlenmesidir. Zira, düzensiz rehin konusu eşya, misli bir eşyadır. Teminat amaçlı inançlı işlemlerde ise, alacaklı mülkiyetini iktisap ettiği eşyayı iade ile yükümlüdür. Düzensiz rehinde ilgili misli eşya üzerinde mülkiyet hakkını iktisap eden alacaklı, bu eşya üzerinde teminat ilişkisi kurulduğu andan itibaren mülkiyet hakkının tanıdığı kullanma, semerelerden yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkilerine sahip olur. Teminat amaçlı inançlı işlemlerde ise, teminat konusu üzerinde tam bir mülkiyet hakkını elde etmiş olsa da, alacaklının bu eşya üzerinde sahip olduğu yetkiler inanç anlaşması ile sınırlandırılmıştır. İnanç anlaşması ile teminat konusu üzerinde teminat ilişkisinin gereğinin ötesinde bir tasarrufta bulunmayacağını taahhüt eder. [8]


[1] Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s. 1028.

[2] Ergüne, s.159.

[3] Bkz.Türk Medeni Kanunu’nun 941. maddesinin gerekçesi.

[4] Türk Medeni Kanunu madde 939, 988.

[5] Ertaş, s.29.

[6] Doğrusöz, s. 17.

[7] Ünal, s. 230 vd.

[8] Ünal, s. 230.

Yorumlar

İletişime Geçin

İletişim Formu

Adresimiz

Dr. Faik Muhittin Adam Cad. Konak Mah. Kemeraltı 3. Beyler Sok. Danış İş Hanı K. 4 No: 401 Konak/İzmir

Telefonumuz

0232 239 51 88

Mail Adresimiz

info@izmirlawyer.net