Your browser does not support SVG!

blog

Pay Sahiplerinin Yönetim Kurulu Üyelerine Karşı Dava Hakkı

Pay Sahiplerinin Yönetim Kuruluna Karşı Dava Hakları

1. Doğrudan Uğranılan Zarar Nedeniyle

Şirket pay sahipleri doğrudan doğruya uğradıkları zarar nedeniyle, şirket tüzel kişiliği zarara uğramamış olsa bile hükmedilecek tazminat kendilerine verilmek üzere dava açabilirler[1]. Pay sahiplerinin doğrudan doğruya zararları, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda pay sahiplerinin pay sahipliğinden kaynaklanan haklarının haleldar olması şeklinde ortaya çıkabilir[2]. Örnek olarak: pay sahibinin genel kurula alınmaması, pay sahibi açısından doğrudan zarar niteliğindedir. Doğrudan doğruya uğranılan zararlar, ortaklığın uğramış olduğu zarar açısından bağımsızlık arz eder[3]. Zarar doğrudan doğruya pay sahibinin mal varlığında gerçekleştiği ve ortaklık mal varlığına zarar vermediği için mahkeme hükmünü ortaklık değil davacılar lehine tesis eder[4].

2. Dolayısıyla Uğranılan Zarar Nedeniyle

Yönetim kurulunun hukuki sorumluluğunu gerektiren davranışı neticesinde ortaklık zarara uğramış ve bu zarar ortakların yani pay sahiplerinin mal varlığında azalmaya neden olmuşsa dolayısıyla zarardan bahsedilir[5]. Dolayısıyla zarardan bahsedebilmek için ortaklığın bir zarara uğramış olması şarttır. Şirket tüzel kişiliğinin doğrudan uğramış olduğu zarar, dolayısıyla zarar gören pay sahiplerinin mal varlığına yansımaktadır[6]. Yönetim kurulunun şirket mal varlığını olumsuz yönde etkileyen davranışları neticesinde pay sahipleri temettü alamıyorsa ortaklık doğrudan,  pay sahipleri ise dolayısıyla zarara uğruyor demektir[7]. TTK m.555/1 hükmü gereğince pay sahipleri dolayısıyla zararlara dayanan davalarda tazminatın kendilerine değil şirkete verilmesini istemelidir[8]. Davanın gerekçesi pay sahibinin zararının giderilmesi iken davanın sonucu şirketin uğradığı zararın tazmin edilmesidir[9]. Bu nedenle tazminatın şirkete verilmesini talep etmek pay sahibi açısından zorunluluktur[10]. Şirketin doğrudan pay sahibin ise dolayısıyla zararının, pay sahibi tarafından tazmininin istenilebilmesinin usulî temelini usûl hukukundaki dava takip yetkisi oluşturmaktadır. Dava takip yetkisi, dava şartı olmakla birlikte(HMK m.114/1,e), talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki, kanundaki istisnalar dışında, maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre belirlenir[11](HMK m. 53). TTK m. 555/1’de belirtilen şirketin zararının pay sahibi tarafından dava edilmesi, dava takip yetkisinin istisnasını oluşturmaktadır. Gönderilenin, gönderen ve taşıyıcı arasındaki taşıma sözleşmesine dayanarak gönderen adına tazminat talep etmesi(TTK m.871/1)[12], iflas durumunda davayı takip yetkisinin müflisten alınarak iflas idaresine verilmesi de istisnalardan biridir(İİK 193-194). Aynı şekilde borçlu yerine alacaklının davayı takip hakkını kullanması[13](İİK 120/2). Dava takip yetkisinin bir başkası adına kullanılmasının muhakkak kanundan kaynaklanan bir dayanağının olması gerekir. Sözleşmeyle dava takip yetkisi ihdas edilemez.

Anonim şirketler hukukunda öngörülen dolayısıyla zarar örneklerinden birisi de, zararın şirketin bünyesinde olması, ancak ortakların malvarlığında henüz somutlaşmamış olmasıdır. Buna göre genel esasa istinaden teşkil eden dolayısıyla zarara dayanarak pay sahipleri tarafından açılan sorumluluk davasında, hükmedilen tazminat şirkete verilir[14].

 

[1]Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s.399; Tekinalp, s.399; Pulaşlı, Şerh, s.1869-1870; Helvacı, Anonim Ortaklık, s.151-152; Çamoğlu, s.140-141; Akdağ Güney, s.49-50; Üçışık/Çelik, s.552.

[2]Yasaman, Hamdi; ”Yönetim Kurulu Üyelerine Karşı Açılabilecek Sorumluluk Davaları”, GUHFD, 2013/2, s.105; Güney Akdağ Necla, s.50; Çamoğlu, s.140-141; Pulaşlı, Şerh, 1871; Tekinalp 390;Üçışık/Çelik, s.552.

[3]Pulaşlı, Şerh, s. 1869;Üçışık/Çelik, s.552; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s.399; Çamoğlu, s.140;  Yasaman, 104;

[4] Pulaşlı, Şerh, s.1871; Tekinalp,  s.392; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s.399; Üçışık/Çelik, s.552; Helvacı, s.152; “Dava, dava dışı anonim şirketin yönetim kurulu üyeleri olan davalıların sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davası olup, davacı, dava dışı anonim şirketten alacaklı olan bir şirkettir. Ortaklar ve alacaklılar, yönetim kurulu üyelerinin kusurlu yönetimi nedeniyle doğrudan doğruya zarara uğramaları durumunda, yönetim kurulu üyeleri aleyhine, hükmedilecek tazminatın doğrudan kendilerine verilmesi şartıyla sorumluluk davası açabilirler. Dava konusu olayda da, alacaklı sıfatı ile dava açan davacı şirket, davalıların kusurlu yönetimi ile doğrudan kendisi zarara uğradığından, mahkemece hükmedilen tazminatın davacı şirkete verilmesi gerekir” 11.HD., T.11.3.2002, E. 2001/9498, K.2002/2079 (Akdağ Güney, s.52); Yargıtay bir başka olayda da benzer biçimde karar vermiştir; “Dosya kapsamına göre davalıların iflas eden ve davacılara borçlu C.D.N. A.Ş. isimli şirketin "yönetim kurulu başkanı" ve "başkan yardımcısı" oldukları ve bu sıfatları dikkat alınarak TTK.nun 336/5, 320 ve BK. 528. maddeleri uyarınca sorumlu oldukları gerekçesiyle aleyhlerine dava açıldığı anlaşılmaktadır. Dairemizin 11.6.1981 gün ve E. 2329 ve K. 2988 sayılı ilke kararında benimsendiği gibi ortaklar ve alacaklılar TTK.nun 336. maddesinde ise doğrudan doğruya zarara uğramaları durumunda yönetim kurulu üyeleri aleyhine hükmedilecek tazminatın doğrudan kendilerine verilmesi şartıyla sorumluluk davası açabilecekleri kabul edilmiş olmasına, diğer taraftan dava dışı müflis şirketin yönetim kurulu üyelerinin davacılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı şekilde şirketin malvarlığını başkalarına devrettiklerini, böylece şirketin iflasına neden oldukları ve teminatsız alacaklılarının tahsilinin güçleştiğini, zararın sorumlu yönetim kurulu üyelerinden alınması gerektiğini ileri sürdüklerini ve gerçekten şirketin iflasına karar verilip bu kararın da kesinleşmiş olmasına ve davacıların, dava dışı müflis şirketin yönetim kurulu üyeleri hakkında dava açma haklarının bulunduğu da dikkate alınarak davanın esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delilleri saptanmak, gerektiğinde bilirkişi tetkikatı yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla ve yasaya aykırı şekilde davalı yönetim kuruluna husumet düşmeyeceğinden bahisle davanın reddi doğru olmadığından davacının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüştür.” 11. HD., T.17.5.1994, E.1993/4314, K.1994/4368 (Kazancı İçtihat Bankası).

[5]Üçışık/Çelik, s.554; Pulaşlı, Şerh, s. 1872; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s.391; Çamoğlu, s.122;  Yasaman, 107; Helvacı, Anonim Ortaklık, s.128.

[6]Üçışık/Çelik, s.554; Pulaşlı, Şerh, s. 1872; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s.391; Çamoğlu, s.122;  Yasaman, 107; Helvacı, Anonim Ortaklık, s.128.

[7]…. Somut olayda, şirketin kar kaybına uğradığı iddia edildiğine ve mahkemece de böyle kabul edildiğine göre, davacının mal varlığında doğrudan bir azalma olmadığı, şirketin kar kaybına uğraması dolayısıyla zarar görmüş olduğu açıktır. Zira şirketin kar dağıtımı belirli koşulların oluşması ve belirli kararların alınmasına bağlıdır. Hüküm altına alınan meblağ da bu dolaylı zararın tazminine dairdir. Mahkemece, davacının doğrudan zarar iddiasını ispatlayamadığı gözetilerek, koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi, şirketin kar kaybı dolayısıyla uğradığı belirlenen tazminatın, TTK m.340’ıncı maddesi yollamasıyla, aynı yasanın 309/I’nci maddesi uyarınca, şirkete verilmesine hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle kay kaybının doğrudan zarar olduğu sonucuna varılarak, tazminatın davacıya verilmesi yerinde görülmediğinden, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir” 11.HD., T.15.3.2004, E.2003/7742, K.2004/2476 (Akdağ Güney, s.54).

[8]Pulaşlı, Şerh, s.1872; Çamoğlu, s.126.

[9]Üçışık/Çelik, s.556; Pulaşlı, Şerh, s. 1872.

[10]Kendigelen Abuzer: Türk Ticaret Kanunu Değişiklikler Yenilikler ve İlk Tespitler, 2. Bası, İstanbul 2012, s.462;  Yasaman, s. 108; Pulaşlı, Şerh, s.1873; Yargıtay da aynı yönde kararlar vermektedir. Örnek karar için bkz. “….yönetim kurulu üyesinin sorumluluktan kurtulmak için kusursuzluğunu ispat etmesi gereklidir. Kusursuzluğun ispatı ise genel hükümlere tabidir. Ancak; dolaylı zarara sebebiyet veren eylemler nedeniyle şirket alacaklısı tarafından TTK'nın 336/5. maddesine binaen alacak isteminde bulunulması halinde, TTK'nın 340, 309. maddeleri uyarınca dava sonucunda hükmedilecek tazminatın zarar verilen şirket yararına hükmedilmesi yönünde talepte bulunulmalıdır. Somut olayda, davacı vekilince hükmedilecek tazminatın müvekkili olan davacıya ödenmesi talep edilmiş olup mahkemece bu husus nazara alınarak davalılardan biri yönünden açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamıştır.” 11. HD., T.9.2.2015, E. 2015/380, K. 2015/1524 (Kazancı İçtihat Bankası).

[11]Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku, 25. Baskı, Ankara 2014,  s. 223.

[12] Seven Vural; Taşıma Hukukunda Gönderilen, Ankara 2012, s. 169-170.

[13]Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özkan Sungurtekin, Meral/Özekes, Muhammet; İcra İflas Hukuku Ders Kitabı,  Ankara 2014, s.267.

[14] TTKnun 336. maddesi uyarınca, yöneticilerin eylemleri doğrudan zarara yol açmışsa, yani bu eylemler sonunda yöneticiler, ortakların veya alacaklıların mal varlığında doğrudan azalmaya yol açmışsa, bu zararı veren yöneticilere karşı, zarar gören adına tazmin istemiyle dava açılması mümkündür. Ancak zarar doğrudan değil, dolayısı ile, yani ortak veya alacaklının değil, onların çıkarlarının bağlı olduğu şirket varlığında azalma oluşmuşsa, TTKnun 340. maddesi yollamasıyla, aynı yasanın 309. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak davada, hükmolunacak tazminatın şirkete verilmek üzere istenmesi gerekmektedir. Davaya konu olayda, davalı yönetim kurulu üyesinin, tek imza ile yetkisiz olarak çektiği kredilerden doğan bütün borcu ödediği, bu nedenle ve ayrıca diğer iddialara dayalı olarak davacıların mal varlıklarında doğrudan bir azalmanın oluşmadığı, şirket makinelerinin şahsi hesabına kullanılmasından dolayı da davacıların doğrudan değil, şirketin kâr kaybına uğraması dolayısıyla zarar görmüş olacakları açıktır. Hüküm altına alınan meblağ da bu dolaylı zararın tazminine dairdir. Mahkemece, davacıların doğrudan zararlarını yöntemince ispatlayamadıkları, şirketin kâr kaybı dolayısıyla uğradıkları belirlenen zararın ise, TKnun 340. maddesi yollamasıyla, aynı yasanın 309/1. madde ve fıkrası uyarınca, hükmolunacak tazminatın şirkete verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.” 11.HD., T.7.3.2002, E. 2001/10145, K.2002/1999 (Kazancı İçtihat Bankası); Aynı yönde 11. Hukuk Dairesi; “…..Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı Özel Yaşam Sağlık Hizmetleri A.Ş’nin 90/600 paydaşı olduğunu, davalıların ise şirketin değişik zamanlarda yönetim kurulu üyesi olduklarını, şirkete hiçbir mal ve hizmet girişi olmadığı halde yöneticilerin Hamit Polat’a 61.000 USD’lik bono vererek borçlandırdıklarını ve bu nedenle şirketin mali durumu bozulduğu gerekçesiyle tek malvarlığı olan hemodializ merkezini davalıların daha sonra yöneticisi olacağı Özel Başer Tıp Merkezi A.Ş.’ne sattıklarını, müvekkilinin bu şekilde dolandırılıp suistimal edildiğini ileri sürerek, TTK m.336/5 maddesi gereğince fazlası saklı tutularak şimdilik 20 milyar TL yoksun kalınan kazancın davalılardan tahsilin istemiştir.

Davalılar Mehmet Sevim, Mehmet Erol, Ayhan İnan, Soyelçin vekili, zamanaşımı def’i ile birlikte, davacının TTK’nun 309. madde delaletiyle 336. maddesi gereğince tazminat şirkete ödenmek kaydıyla talep edebileceğini, şahsi tazminat talebinde aktif dava ehliyeti bulunmadığını, şirket denetçilerini harekete geçirerek genel kurul toplantısı yapılması ve genel kurulca sorumluluk davası açılması yoluna gidilmesi gerektiğini ,alacaklı Hamit Polat’ın icra takibinde gönderdiği haciz ihbarnamesi üzerine borcun ödendiğini ve menfi tespit/istirdat davası açıldığını halen davanın derdest olduğunu, hemodializ merkezinin satışının da ana sözleşmedeki yetkiye dayanılarak yapıldığını ve bu şekilde şirketin kara geçirildiğini, bu işlemlerin yapıldığı sırada da davalıların tümünün yönetim kurulu üyesi olmadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, TTK’nun A.Ş.’lere ilişkin düzenlemeleri gereğince şirketin zarara uğraması durumunda bununla ilgili olarak denetçilere görev verildiği ve ayrıca şirket paydaşlarının genel kurulu toplantıya çağırma isteminde bulunabilecekleri, şirket paydaşının doğrudan dava açma hakkı bulunmadığı, ayrıca bir zararın varlığı benimsendiği takdirde bunun ancak şirket adına istenebileceği ve belirlenen zararın şirket bünyesine intikal etmesi gerektiği, oysa eldeki davanın şirket adına açılmadığı ve paya dayalı bir zararın şirkete ödenmek üzere davanın açılmamış olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.

1- Dava anonim şirket yöneticisinin eylemlerinden doğan zararların tazmini istemine ilişkindir. Davacı, davalı yöneticilerin şirketi borçlandırarak, aleyhlerine takipte bulunmasına, hacizler yapılmasına neden olduğunu ve şirket makinelerini kendi çıkarına kullandığını ileri sürerek bu zararların tazminini istemektedir.

TTK’nun 336. maddesi uyarınca, yöneticilerin eylemleri doğrudan zarara yol açmışsa, yani bu eylemler sonucunda yöneticiler, ortakların veya alacaklıların mal varlığında doğrudan azalmaya yol açmışsa, bu zararı veren yöneticilere karşı, zarar gören adına tazmin istemiyle dava açılması mümkündür. Ancak zarar doğrudan değil, dolayısı ile, yani ortak veya alacaklının değil, onların çıkarlarının bağlı olduğu şirket varlığında azalma oluşmuşsa, TTK’nun 340. maddesi yollamasıyla, aynı yasanın 309. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak davada, hükmolunacak tazminatın şirkete verilmek üzere istenmesi gerekmektedir. Davaya konu olayda, davalı yönetim kurulu üyelerinin Mehmet Sevim, şirketin murahhas azası olarak tek imza ile şirket adına bono düzenleyerek diğer davalı ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesi Hamit Polat’ı alacaklı göstermiştir. Bu bonoya dayalı olarak davalı Hamit, şirket hakkında icra takibi yaparak alacağını tahsil etmiştir. Davacı yapılan bu işlem nedeniyle şirketin zarara uğradığını ve dolaylı olarak da kendisinin payının düştüğünü iddia ederek iş bu davayı açmıştır. Mahkemece, davacının talep ettiği tazminat tutarının şirkete verilmesini istemediği, bu şekilde bir davanın dinlenemeyeceği gerekçesiyle red kararı verilmişse de, TTK’nun 340. maddesi yollamasıyla aynı yasanın 309/I’inci maddesi gereğince şirket ortağı sıfatıyla davacının şirket yararına dava açtığı kabul edilip, hükmolunacak tazminatın şirkete verilmesi gerekir.

Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözden kaçırılarak, yazılı gerekçeyle davanın reddi bozmayı gerektirmiştir” 11.HD., T.28.4.2005, E.2004/6220, K.2005/4343 (Akdağ Güney, s.55).

Yorumlar

İletişime Geçin

İletişim Formu

Adresimiz

Dr. Faik Muhittin Adam Cad. Konak Mah. Kemeraltı 3. Beyler Sok. Danış İş Hanı K. 4 No: 401 Konak/İzmir

Telefonumuz

0232 239 51 88

Mail Adresimiz

info@izmirlawyer.net