Your browser does not support SVG!

blog

Hekimin Hastayı Ret Hakkı Var Mıdır?

HEKİMİN HASTAYI RET HAKKI

A. Genel Olarak

Hastaların hekim seçme hakkından söz edilirken acaba bunun tersinin de geçerli olduğunu söyleyebilir miyiz? Bir başka deyişle hekimler kendilerine başvuran hastalar arasından seçim yapabilme ya da hastayı reddetme hakkına sahip midirler?

Hekimin mesleki özerkliğinin bir sonucu olarak hekime özel durumlarda hastayı seçme hakkı tanınmaktadır[1]. Hasta Hakları Yönetmeliği ile tanınmış bulunan hekim seçme özgürlüğü hekimler bakımından da kıyasen kabul edilmelidir[2]. Bu özgürlük acil durumlar dışında özel bir sağlık kuruluşunda çalışan hekimler açısından mutlaktır. Kamu kuruluşlarında çalışan hekimler ise sadece acil hallerde değil, onun dışında da bir kamu görevlisi olmaları dolayısıyla hastaya bakmakla yükümlüdürler. Ancak bu yükümlülük, hekimin bazı haklı görülebilir nedenlerle hastayı ret hakkına engel değildir. Bu ret hakkının kullanılabilmesi için hekim bakımından haklı görülebilecek nedenlerin bulunması ve hastaya aynı kurumda gerekli standartta tıbbi müdahalenin garanti altına alınmış olması gerekmektedir[3].

Temelinde güven yatan bir ilişki olan hasta-hekim ilişkisinde hekimin kendisine güven duymayan hastayı reddetme hakkı, hekimlik/meslek onurunun korunmasının bir gereğidir. Bu hakkın kullanılması ile yalnızca hekimler için değil; aynı zamanda hastalar, sağlık hizmeti ve sağlık hakkı yönünden de gerçekleşebilecek olumsuzlukların önüne geçilebilecektir[4].

Mevzuatımızda hekimin hastayı seçme veya ret hakkı açıkça düzenlenmemiştir. Ancak bu sonuca ulaşmamızı sağlayabilecek şu hükümlere değinilebilir[5]:

Öncelikle Anayasa md. 18/1 ‘‘Hiç kimse zorla çalıştırılamaz’’, Anayasa md. 48/1 ‘‘Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir’’ ve Anayasa md. 49/1 ‘‘Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir’’ hükümlerine göre, hiç kimse, hiçbir mesleği yapmaya zorlanamaz. Anayasanın tanımış olduğu hareket özgürlüğü de (Anayasa md. 23) hekimin tedaviyi üstlenmesi veya reddetmesi konusunda özgür olmasını gerektirmektedir[6].

Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 25. maddesinde, ‘‘Hekim, ancak tıbbi bilgisini gerektiği gibi uygulayamayacağına karar verdiğinde ve hastasının başvurabileceği başka bir hekim bulunduğu durumlarda, hastanın bakımını ve tedavisini üstlenmeyebilir veya tedaviyi yarım bırakabilir. Yukarıdaki koşullarda tedaviyi bırakacak hekim, bu durumu ve hastanın sağlığının tehlikeye düşmeyeceğini hastaya veya yakınlarına anlatır ve onları tıbbi yardımla ilgili başka olanaklar konusunda bilgilendirir. İkinci hekim bulunmadan hekim hastasını bırakamaz. Hekim, tedaviyi üstlenen meslektaşına hasta hakkındaki tüm bilgileri aktarmakla yükümlüdür’’ denilmektedir. Görüldüğü üzere, burada belirtilen şartlar çerçevesinde hekim hastayı tedaviyi reddedebilir[7].

Keza Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi md. 6/2’de şu hüküm bulunmaktadır: ‘‘Tabip ve diş tabibi, tatbik edeceği tedaviyi tayinde serbesttir’’. Dolayısıyla, hastanın bu tedaviyi kabul etmemesi durumunda hekim hastanın tedavisini üstlenmeyi reddedebilir[8]. Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi md. 18’de ise ‘‘Tabip ve diş tabibi, acil yardım, resmi veya insani vazifenin ifası halleri hariç olmak üzere, mesleki veya şahsi sebeplerle hastaya bakmayı reddedebilir’’ denilmektedir. Buna göre, hekimlere acil durumlar ya da resmi bir görevin yerine getirilmesi halleri dışında kendilerine başvuran hastaların tedavilerini gerek şahsi gerekse mesleki nedenlerle üstlenmeme hakkı tanınmıştır[9]. Ancak hekim, hastanın tedavisini üstlendikten sonra, tedaviyi tıbbi gerekliliklerine göre ve zamanında yapmalıdır[10].

Türk Tabipler Birliği Hekim Hakları Bildirgesi’nde de konu düzenlenmiştir. Buna göre:

‘‘Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi ve Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nda da belirtildiği üzere, hekim belli koşulların oluşması halinde sağlık hizmeti sunmayı reddedebilir. Ancak bu hakkın kullanılması için aşağıdaki koşulların sağlanıyor olması gereklidir; aksi takdirde hekim ‘ayrım yapmama’ ilkesini çiğnemiş olacaktır.

  • Kişinin sağlık durumu acil bir girişim gerektirmiyor olmalıdır.
  • Sağlık hizmeti sunulacak kişi erişilebilir ve gereksinimle uyumlu nitelikteki bir başka hekime yönlendirilebiliyor olmalı ve bu yönlendirme kişinin sağlığını tehlikeye atmıyor olmalıdır. Hekim hizmet sunduğu kişiyle ilgili edindiği tüm tıbbi bilgileri meslektaşına aktarmakla yükümlüdür.
  • Hekim hizmet sunmayı reddetme nedeni ve diğer hizmet olanakları konusunda hastayı bilgilendirmeli, yönlendirmenin sağlık üzerinde olumsuz etkisi olmayacağını açıklamalıdır.
  • Sözlü ya da fiziksel bir şiddet söz konusu olduğunda hekim hizmet sunmayı reddedebilir. Ancak yine de, yukarıdaki üç koşulun sağlanıyor olmasına özen gösterilmelidir.
  • Hekim kendisine başvuran ya da hizmet sunmakta olduğu kişi ile daha önceden var olan kişisel bir ilişki nedeniyle mesleki yargılarının etkilenebileceğinden kaygılanıyor ise böyle bir durumda o kişinin uygun nitelikte sağlık hizmeti alamayacağı düşüncesi ile hizmet sunmayı reddedebilir. Bu durumda da ilk üç koşulun gerekleri yerine getirilmiş olmalıdır.
  • Hekim bulaşıcı bir hastalık söz konusu olduğunda, çalışma ortamında rutin korunma araçları bulunmuyor ve o hastalığın bulaşma riski tıbbi uygulama ile anlamlı biçimde artıyor olması durumunda hizmet sunmayı reddedebilir (Örneğin hekim steril eldiven bulunmaması durumunda HIV+ hastaya hizmet sunmayı reddedebilir. Çünkü steril eldiven bulunması cerrahi girişimde yeterli korunma aracı sağlar. Bilimsel çalışmalar rutin önlemler alındığında HIV+ hastalara cerrahi girişimde bulunmanın toplumun diğer üyelerine göre hekime fazladan risk getirmediğini göstermiştir).
  • Rutin korunma önlemlerinin yetersiz kaldığı, enfeksiyon zinciri henüz tam olarak tanımlanmamış bulaşıcı hastalıklar söz konusu olduğunda, böyle bir duruma ilişkin kesin kurallar getirmek güç olmakla birlikte, Türk Tabipleri Birliği hekimin mesleki bilgi ve becerisi dolayısıyla hala toplumun diğer üyelerine göre en etkin girişimde bulunabilecek kişi olduğunu, ayrıca tıp mesleği ile toplum arasında bulunan geleneksel sözleşmenin gereği olarak hekime sorumluluk düştüğünü anımsatır.’’

Görüldüğü üzere, hekimin hastayı seçme veya ret hakkı açık bir şekilde düzenlenmemiştir. Ancak hastanın hekimi seçme hakkına benzer mülahazalarla ve mevzuatta belirtilen şartlar çerçevesinde hekim hastanın tedavisini üstlenmeyi reddedebilir[11]. Daha önce hekimi ile tartışmış veya hatta hekime fiili saldırıda bulunmuş bir hastayı ya da ücretini ödememiş, randevularına gelmemiş, önerilen tedaviyi uygulamamış bir hastayı, acil bir durum olmadığı ve başka bir hekimin de tedaviyi üstlenmesinin mümkün olduğu durumlarda, hekimin başka bir hekime göndermesi mümkündür. Bunun dışında da haklı görülebilecek başka nedenlerden ötürü de hekimin hastanın tedavisini üstlenmeyi reddedebileceği kabul edilebilir[12]. Acil durumlar dışında, uğraşıyla ilgili ya da kişisel nedenlerle hekimin hastayı reddedebilmesi yanı sıra hekim-hasta arasında güven ilişkisinin zedelendiği durumlarda da bu hakkın kullanılması savunulmaktadır[13]. Ancak, teorik olarak bu hak olsa da, pratikte bunun kullanılması, makul ve etik gerekçelere dayandırılmalıdır. Hekim durup dururken, keyfi olarak kendisinden yardım uman hastasını geri çevirmemelidir. Örneğin, görünüşüne, sosyo-ekonomik durumuna, kılık kıyafetine, diline, dinine ve etnik kökenine göre bir hastayı geri çevirmesi kabul edilemez[14].

            Kamu görevlisi olmayan hekim, başlangıçta tedavisini kabul ettiği hastayı tedaviden bilahare vazgeçebilir. Ancak bu durumda somut olaya göre şu ayrımları yapmak gerekir: Örneğin, başlangıçta hastaya randevu veren hekim, fikrini değiştirdiği takdirde, hastanın durumunun göz önünde bulundurulması gerekir. Örneğin; hasta diyabet hastası ise ve düzenli, periyodik tedaviye gereksinim duyuyorsa, o takdirde hastanın vakit kaybına tahammülü yoktur ve bu durumda hekim tedavi yapmak zorundadır. Buna mukabil hekim, sonradan hastalığın kendi kapasitesi veya uzmanlığı dışında olduğunu fark etmişse, bu takdirde bir başka hekime sevk etmesi gerekir Aksi durumda üstlenme kusuru söz konusu olabileceğinden, hastayı tedavide ısrar etmemek gerekir[15].

            Burada ortaya çıkan bir sorun, hastanın bu tür bir sevki kabul etmek zorunda olup olmadığıdır. Hasta bu durumda, kendisini o hekimin tedavi etmesinde ısrar edemez. Ancak mutlaka o hekimin önerdiği hekime veya hastaneye de gitmek zorunda değildir[16].

            35 yaşında şeker hastası olan ve haftada 2-3 kere diyaliz makinesine bağlanan hastasına, hekimi bir mektup göndererek, artık hastanede kendisine bakılamayacağı, zira kendisinin işbirliği göstermediğini, anti sosyal davranışlarda bulunduğunu, üç yılı aşkın bir süredir makul olmayan nedenlerle hemodiyalizden kaynaklanan sınırlamalara uymadığını, diyet yapmadığını, ilaçlarını almadığını ve bütün bunların tedaviyi aksattığını yazmıştır. Mektuptan sonra da hastaya acil bakım çerçevesinde 7 ay kadar tedavi uygulanmış, ancak hekim tekrar bir mektup yollayarak, ‘‘ayakta hasta’’ olarak artık kendisine tedavi uygulanmayacağını belirtmiştir. Fakat hasta, bu önerileri kabul etmemiş ve mahkemeye müracaatla, tedavisine devam edilmesi yönünde karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar bunun üzerine tedavi ve yöntemi konusunda uzlaşmışlar, ancak bu uzlaşma yine hasta tarafından ihlal edilmiştir. Bunun üzerine hekim, mahkemeye müracaatla, tedaviye son verilmesine müsaade edilmesini istemiş ve mahkeme, başka hiçbir diyaliz merkezinin hastayı kabule yanaşmamasına rağmen bu talebi kabul etmiştir. Karar yüksek mahkeme tarafından da onaylanmıştır. Mahkeme, hastanın bu tutumunun başka hastaları da olumsuz etkilemesini gerekçe göstermiştir. Mahkeme ayrıca, bir hekimin ancak başka bir hekimin tedavisini garantilemek kaydıyla tedaviye son verebilecek olmasının, bu olayda hastayı tedaviyi reddetmesine engel olmadığına da gerekçesinde işaret etmiştir[17].

            Buna mukabil bir hastanenin bütünüyle hastayı reddedemeyeceği yönünde de haklı kararlar vardır. Nitekim özel bir hastanenin acil servisindeki aksaklıklar ile ilgili olarak çeşitli mercilere şikayette bulunan bir kimseye, hastane gönderdiği mektup ile ‘‘kendisinin iddiaları nedeniyle aralarında artık iyi bir hekim-hasta ilişkisinin kurulamayacağını ve bu nedenle kendisine ve yakın aile fertlerine yönelik olarak tıbbi hizmet sağlanamayacağı’’nı bildirmiştir. Hastanın müracaatı üzerine mahkeme, hekim-hasta ilişkisinin, hastayı yasal haklarını kullanmaktan alıkoymadığına ve hastanenin bu tür bir ret hakkı olmadığına karar vermiştir. Mahkeme kararına göre, müstakil hekimlerin hastayı ret hakkı varsa da bir grup veya hastane bir bütün olarak hastayı reddedemez. Karara konu olayın şu özelliğine dikkat çekmek gerekir: Hastaya en yakın diğer hastane 160 km. uzaklıktadır[18].

Sonuç olarak Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi’nde de ifade edildiği gibi, kamu görevlisi hekimler ancak haklı sebeplerle ve hastanın aynı gün ve aynı yerde tedavisini garanti edebildikleri takdirde tedaviyi üstlenmeyi reddedebilirler. Örneğin önceki muayene sırasında hekime sözlü veya fiili saldırıda bulunmuş bir hastayı tedaviyi hekim, reddedebilir. Ancak bu takdirde aynı uzmanlık alanındaki bir başka hekimin hastayı tedavisi sağlanmalıdır[19].

Uygulamada ise önceki ceza kanunumuz döneminde, Yargıtay, annesiyle tartıştığı için hasta çocuğu muayene etmeyen hekim hakkında keyfi muamele (md.228) nedeniyle ceza verilmesini öngörmüştür[20].

Benzer şekilde Askeri Yargıtay da kamu görevlisi olan askeri hekimin hastayı ret hakkı olmadığına karar vermiştir[21].

Belirtilen bu hususlar, tıp hukukunun genel ilkelerine göre benimsenen görüşlerdir. Buna karşılık, yürürlükteki mevzuata göre, hekimin hastasını seçme hakkı sadece özel hastaneler ve muayenelerde acil haller dışında kabul edilmekte, onun dışında sağlık çalışanına belli şartlar altında sadece ‘‘hizmetten çekilme hakkı’’ tanınmaktadır[22].

B. Acil Durumlar

Hekimin özel ya da kamu hastanelerinde değişik nedenlerle, özel durumlarda hasta reddi yapabileceği belirtilmektedir. Ancak bu durum özellikle poliklinik şartlarında geçerlidir. Acil durumlarda ise hekimin hasta reddi yapabilmesi mümkün değildir[23]. Acil hallerde, ne hastane, ne de hekim, tıbbi müdahaleyi reddedemez. Böylece, acil hasta olan bir kişi fiziksel olanaklar bulunduğu müddetçe ilk gittiği hastaneden veya hekimden geri çevrilmeyeceğine emin olmalıdır. Bu suretle, hem en yakın hastanede tıbbi müdahale imkanına sahip olmak; hem de geri çevrilme durumunda yeni bir hastane aramanın neden olacağı zaman kaybına engel olmak amaçlanmaktadır. Bu hususun, acil hallerin doğasından kaynaklandığı açıktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu tür durumlarda tedavi yükümlülüğü, hastanın acil olma durumu ortadan kalkıncaya kadar devam edecektir. Hastaya ilk müdahalenin yapılması tek başına yeterli değildir[24].

Hekim hastayı gördükten sonra aciliyeti olmadığına karar verirse tedavisini reddetme hakkı vardır[25]. Hastanın gerçekten de acil olmadığı durumlarda, tıbbi müdahale yükümlülüğü yoktur. Hastanın geceleyin acile gelmiş olmasının bu bakımdan önemi bulunmamaktadır. Hekimin en azından öykü alarak acillik konusunda bir belirleme yapması gerekir. Nitekim Yargıtay da bu hususa haklı olarak dikkat çekmiştir[26]: Çocuğun ateşlenmesi üzerine acil servise giden aileyi hemşire nöbetçi hekime haber vermiş, ancak hekim, kalp krizi ve trafik kazası dışındaki hastalara bakmayacağını söyleyerek çocuğu muayene etmemiştir. Yargıtay, acil serviste nöbetçi olan hekimin muayene etmeden hangi hastanın veya hastalığın acil kapsamında olduğunu belirleme ve bunu hastaları görmeden yapma hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığı, acil servis hizmetlerinin uygulanması hakkında kanun, yönetmelik ve tebliğler nazara alınarak ve kurumdan ya da bilirkişiden görüş sorularak belirlenmesi ve hekim hakkında karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir[27].

13-16 Kasım 2016 tarihleri arasında acil tıp alanında düzenlenen, 600 katılımcının yer aldığı uluslararası 4. Avrasya Acil Tıp Kongresi’ne Türkiye’nin farklı acil servislerinden katılan ve 124 tıp doktoruyla yapılan anket çalışmasına göre, katılımcıların %67.7’si hekimin hastasını tedavi etmeyi reddedebileceğini ifade etmiştir. Bu oranın nispi olarak yüksek olmasının nedeni acil sağlık çalışanlarına artan şiddet olayları nedeniyle hekimlerin algılarındaki seçicilik olduğu düşünülmektedir[28].

C. Estetik Cerrahi Alanında

Estetik cerrahi alanında hastayı ret hakkı olup olmadığı bakımından, genel kurallardan ayrılmak mümkündür. Örneğin kamuda çalışan hekim, özellikle belirli bir aktrisin burnunu isteyen bir kimseyi, bunun mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedebilir. Keza endikasyonu olmayan hastalar da reddedilebilir. Dolayısıyla kamu görevlisi hekim tıbbi müdahaleye zorlanamaz. Hastanın bir başka hekime gitmesi mümkündür. Yani alternatifi bulunmaktadır. Hekimi buna zorlayacak bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır[29].

D. AIDS Hastaları Bakımından

AIDS’te enfeksiyon riskinin yüzde yüz öldürücü olması nedeniyle, bir doktorun AIDS hastasını tedavi etmesi ile intihar etmesinin aynı şey sayılacağı, bunun için de AIDS’te doktorun tedavi etme ödevinin olmayacağı iddia edilmektedir. Enfeksiyon riski ile ilgili verilerin, doktorun tedaviyi reddetme hakkını ahlaksal açıdan haklı çıkartamayacağı, bu tür verilerin ancak sağlık çalışanlarının korunma önlemlerini alması açısından önemli kanıtlar oluşturacağı ileri sürülmektedir[30]. Bu konudaki temel eğilim de hekimin AIDS hastalarının veya HIV+ olanların tedavisini üstlenmeyi reddetmesinin etiğe uygun olmadığıdır[31].

Her ne kadar hekimin sözleşme özgürlüğü bulunuyorsa da bir hekimin AIDS hastasını mazur görülebilir bir sebep olmaksızın reddetmesi haklı görülmemektedir. Öğretide de ‘‘haklı görülebilir nedenler’’, ‘‘özel hukuksal yükümlülükler’’ gibi ölçütler esas alınmaktadır. Ancak ekonomik nedenler, ön yargılar gibi hususlar göz önünde tutulmamaktadır[32].

Meslekten kaynaklanan bir enfeksiyon tehlikesi kural olarak hiçbir zaman virüs taşıyan kimsenin tedavisini reddetmeyi gerektirecek kadar ağır görülmemektedir. Mesleğin doğal riskleri karşısında hekimin tedaviyi reddetmesi ondan beklenemez. Esasen zaten yüksek olmayan enfeksiyon tehlikesi, koruyucu eldivenler, laboratuar çalışmalarında ve iğne ile yapılan çalışmalarda daha dikkatli davranmak suretiyle mümkün olduğunca azaltılabilir[33].

Hekimin ceza hukuku bakımından da zorunluluk haline dayanması mümkün değildir, zira tehlikeye göğüs germe yükümlülüğü bulunmaktadır[34].

E. Hekimin Kürtajı Ret Hakkı

Hekim, tedavi özgürlüğüne, hastasını seçme hakkına sahiptir. Bu nedenle, yasal koşulları gerçekleşmiş bir çocuk alma işlemini yapmakla yükümlü tutulamaz. Fakat buradaki sorun, daha çok kamu hastanelerinde ortaya çıkabilir. Örneğin, bir devlet hastanesinin tek kadın doğum uzmanı olan hekim, rahim tahliyesi talebiyle gelen ve yasal koşulları gerçekleşmiş hastayı reddedebilir mi[35]?

Hukukumuzda bu konuda açık bir kural bulunmadığından, genel kurallara göre hareket etmek gerekmektedir. Buna göre, kamu hastanelerinde, başka hekimin de seçilmesi olanağının bulunmadığı durumlarda, hekimin rahim tahliyesi talebini reddetme hakkı bulunmamaktadır. Her ne kadar etik olarak bunu reddetme olanağı bulunsa da kamu görevlisi hekimlerin reddetmesi, görevin ihmali anlamına gelecektir[36].

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, hastanın kürtaj isteğinin hekim tarafından reddedilmesinin konu edildiği R.R./Polonya kararında, sağlık çalışanlarının vicdan özgürlüklerinden etkin bir şekilde yararlandığı ancak bu durumun hastaların sağlık hizmetlerine erişmesini engellemediği bir sağlık hizmeti sistemi organize etmenin devletlerin yükümlülüğü olduğu belirtilmiştir[37].


[1] Hakan Hakeri, Tıp Hukuku, 10. baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s. 112.

[2] Hakeri, s.113; Hasan Petek, Sağlık Hukuku, 1. Baskı, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2014, s.52.

[3] Hakeri, s.112.

[4] Sevi Fırat, ‘‘Hekimi Seçmek Hasta Hakkı Mı? Reddederken Hekim Haklı Mı?’’, Sağlık ve İnsan Dergisi, Sayı:51, 2016, s.45.

[5] Hakeri, s.113.

[6] Hakeri, s. 518.

[7] Hakeri, s. 113.

[8] Hakeri, s. 113.

[9] Selvi Özçetin ve Murat Balaban, Sağlık Hukuku, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s. 211-212.

[10] Ali Türkmen, Hasta ve Hekim Hukuku, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 82.

[11] Hakeri, s. 114.

[12] Hakeri, s. 114, 518; Petek, s. 52.

[13] Hafize Öztürk Türkmen, ‘‘Hekim-Hasta İlişkisinde Haklar ve Sorumluluklar’’, Toraks Cerrahisi Bülteni, Cilt:5, Sayı: 1, 2014, s. 10.

[14]Tevfik Özlü, ‘‘Hekim Hastayı Geri Çevirebilir Mi?’’, Sabah, 15.10.2007, https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/tozlu/2007/10/15/hekim_hastayi_geri_cevirebilir_mi, (02.12.2017).

[15] Hakeri, s. 518.

[16] Hakeri, s. 519.

[17] Hakeri, s. 519.

[18] Hakeri, s. 519.

[19] Hakeri, s. 114.

[20] 4. CD, 12.05.2004, 2003/7302.

[21] Askeri Yargıtay 1. Dairesi, 09.05.2006, 787/801. ‘‘Müştekinin ‘muayeneye devam etmeyeceğini, sizin nasıl doktor seçme hakkınız varsa, benim de hasta seçme hakkım bulunmaktadır, bu deontolojik olarak böyledir’ diyerek muayenenin bittiğini bildirdiği…

Doktorların deontoloji bakımından uymakla yükümlü olduğu kuralları belirleyen ‘Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi’nin 18’inci maddesine göre, doktor, mesleki veya şahsi sebeplerle hastaya bakmayı reddedebilir ise de, bu serbestlik acil yardım, resmi ya da insani vazifenin ifası gibi hallerde söz konusu değildir. Bu nedenle somut olay itibarıyla, resmi bir kurumda resmi bir iş yapan ve resmi iş yapıyor olmasından dolayı ASCK’nın Ek-6 ve 5237 sayılı TCK’nın 125/3-a maddeleri ile himaye altında bulunan müştekinin hastayı reddetme hakkı bulunmamaktadır’’.

[22] Hakeri, s. 115.

[23] Banu Karakus Yılmaz, Hatice Topcu ve Yahya Ayhan Acar. ‘‘Acil Hekimlik Perspektifinden Hekimlerin Hukuki Yükümlülüklerinin Değerlendirilmesi’’, Şişli Eftal Hastanesi Tıp Bülteni, Cilt: 51, Sayı: X, 2017, s. 5.

[24] Hakeri, s. 520.

[25] Birol Demirel (Der.), Hekimin Yasal Sorumlulukları, Gazi Tıp Dergisi, Cilt:16, Sayı:3, 2005, s. 101.

[26] Hakeri, s. 520.

[27] 5. CD, 28.11.2013, 11820/11484.

[28] Karakus Yılmaz, s. 5.

[29] Hakeri, s. 519-520.

[30] Nermin Ersoy, ‘‘AIDS ve Doktorun Tedavi Etme Ödevi’’, Tıbbi Etik Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, 1994, s. 24.

[31] Şefik Görkey, ‘‘Diş Hekimi AIDS’li Hasta İlişkisinin Etik Boyutu’’, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, Cilt: 27, Sayı: 3, 1993, s. 214.

[32] Hakeri, s. 535.

[33] Hakeri, s. 535.

[34] Hakeri, s. 535.

[35] Hakeri, s. 535-536.

[36] Hakeri, s. 536.

[37] M. Gökhan Türe ve Oğuzhan Türe, ‘‘Hekimin Hizmetten Çekilme Hakkı’’, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 131, 2017, s. 313.

Yorumlar

İletişime Geçin

İletişim Formu

Adresimiz

Dr. Faik Muhittin Adam Cad. Konak Mah. Kemeraltı 3. Beyler Sok. Danış İş Hanı K. 4 No: 401 Konak/İzmir

Telefonumuz

0232 239 51 88

Mail Adresimiz

info@izmirlawyer.net