Your browser does not support SVG!

blog

Hastanın Tedaviyi Durdurma veya Reddetme Hakkı Var Mıdır?

HASTANIN TEDAVİYİ REDDETME VE DURDURMA HAKKI

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 25. Maddesinde: “Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir.

Bu hakkın kullanılması, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar müracaatında hasta aleyhine kullanılamaz.” Şeklinde hastanın tedaviyi reddetme ve durdurma hakkını belirtmiştir. Buna göre; koşulları sağlandığında hasta tedaviyi reddedebilecek veya durdurabilecektir. Reddedilen veya durdurulan tedavi sonrasında, hastanın bu hakkı kullanması sonrasında hastanın hakkını kullanması aleyhine kullanılamaz.

A.Şartları

Hasta Hakları Yönetmeliğinde belirtildiği üzere tedavinin reddedilmesi belli koşullara bağlanmıştır. Buna göre hastanın aydınlatılmış olması, karar verme yetisinin olması, tedavinin reddinin yazılı olarak verilmesi, reddedilen hususta aydınlatılması gerekmektedir.

a. Hastanın Aydınlatılması

Tanı veya tedavinin olumlu ve olumsuz yönlerinin ortaya konulması, tedavi seçenekleri arasında avantaj ve dezavantajların sıralanması, ortaya çıkabilecek sonuçların değerlendirilmesi, karşılaşılabilecek risklerin anlatılması, tedavinin parçası olan ilaç ve yan uygulamaların açıklanması, tedaviyi red durumunun sonuçlarının açıklanması, hastanın sorularının cevaplanması ve tereddütlerinin gerçekler ile açıklanması, kişinin kendi geleceğiyle ilgili özgür ve sağlıklı kararlar alabilmesinin ön koşuludur. Kişinin yeterince bilgi sahibi olmadan, tedaviye serbest iradesiyle rıza göstermesi veya reddetmesi de beklenemez. Rızanın alınması, hasta ile hekim arası ilişkide hekimin yükümlülüklerinden biri olup, kararın önemi, anlamı ve sonuçları hakkında bilgi sahibi olması gereklidir. Aydınlatma yükümlülüğü, hekim açısından tedavi ve teşhis sözleşmesi gereği bir edim olarak karşımıza çıktığı gibi hasta açısından da gerek kendi geleceğini belirleme hakkını gerek yaşam, sağlık ve bedensel bütünlük üzerindeki müdahalelere rıza göstererek eylemin hukuka uygunluğunun sağlanmasının bir aşamasıdır. Aydınlatma yükümlülüğü kapsamında, hastalığın tanımlanması, uygulanacak tedavi ve başarı şanslarının ortaya konulması, oluşabilecek risklerin ve tedavi sonrası alınacak önlemlerin açıklanması, hastanın var olan tereddütlerinin giderilmesi ve tedavinin mali boyutlarına yönelik aydınlatmada bulunulması, çoğu zaman hasta ile hekim arasındaki tedavi ve teşhis sözleşmesinin kurulmasında önemli bir rol oynayabilmektedir. Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 15.maddesi “Hastaya;

a) Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği,

b) Tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi,

c) Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri,

ç) Muhtemel komplikasyonları,

d) Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri,

e) Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri,

f) Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri,

g) Gerektiğinde aynı konuda tıbbî yardıma nasıl ulaşabileceği,

hususlarında bilgi verilir.” Hükmü ile gerekli bilginin verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

b.Karar Verme Yeterliliği

Tedavi olacak kişinin tedaviyi reddetmesi gerekmektedir. O kişi adına başkasının vekaleten reddedip edemeyeceği konusunda, kişinin yaşam hakkı ve sağlık hakkıyla ilgili olduğu için kişi kendi karar vermelidir.

Küçükler açısından ise tedavi olacak küçüğün yerine velisinin karar verebileceği ancak küçüğün yararına da hareket edilmesi gerektiğine dikkat etmek gereklidir. Ancak yakınlarının da acil durumlarda yazılı izin verebileceği dikkate alınmalıdır. Tedavi olacak kişinin izin veremeyecek durumda olması halinde yakınlarının bu red hakkını kullanabileceğini kabul etmek gereklidir.

c.Tedavinin Reddedilmesi

Gereken açıklamalar ışığında bilgilendirilen kişi aydınlatılmış olarak tedaviyi reddedebilir. Ancak bunun için yazılı izin alınması gerekir. Yazılı olarak belgelenmedikçe hastanın tedaviyi reddetmesi veya durdurması noktasında hekimin sorumluluğu doğacaktır. Hekimin sorumluluğunun sonlanması bakımından mevzuat gereği yazılılık önkoşul olarak değerlendirilebilir.

d.Tedavinin Durdurulması

Tedavinin başlamasının ardından, memnun olmayan veya hekimini değiştirmek isteyen hasta, aydınlatılmış olacağından  yazılı belge ile müdahalenin durdurulmasını talep edebilecektir.

B. Hekimin Sorumluluğu

Hekimin teşhis ve tedavi sözleşmesinden doğan borcu bir işgörme borcudur. Borcun niteliği itibariyle cebri icrasının her zaman mümkün olamayacağı söylenebilir. Hekimin üstlendiği edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda hastanın maddi ve/veya manevi zararı doğabilir. Bu durumda kusurlu olduğuna kanaat getirilmiş olan hekimden hem maddi hem manevi zararların tazmini istenebilir. Yani borcun ihlalinin alacaklıya tanıdığı yollardan olan ifa davası, cebri icra, tazminat davasından konumuz itibariyle ağırlıklı olarak mümkün olan ve gündeme gelenin tazminat davası olması sebebiyle bu bölümde maddi ve manevi tazminat davasını incelemeyi uygun ve yeterli gördük. Borca aykırılık nedeniyle tazminat davasının şartları genel olarak TBK m.112'den çıkmaktadır. Buna göre "Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu,kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür." Sorumluluğun şartları kısmında da belirtildiği üzere alacaklı ancak borcun hiç ifa edilmemesi veya gereği gibi ifa edilmemesi ile uygun illiyet bağı olan zararların tazminini isteyebilir. Borca aykırılık aynı zamanda bir haksız fiil oluşturmasa dahi, borca aykırılık açısından ayrıca düzenlenmiş olmayan konularda haksız fiilden dolayı sorumluluğu düzenleyen hususlar sorumluluk kapsamını belirlemede yardımcı olur. (TBK m. 114/2) Alacaklıya ödenecek tazminat hiçbir zaman zarar miktarını aşamaz. Sözleşmeden doğan sorumlulukta da tazminatın amacı alacaklının uğramış olduğu zararın giderilmesi olup, onun haksız yere zenginleşmesi veya borçlunun cezalandırılması değildir. Alacaklının fiili yönden daha iyi duruma getirilmesi, sebepsiz zenginleşmeye neden olmamalıdır.[1]

B.)Maddi Tazminat

Maddi tazminat maddi zarardan doğar. Hekimin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde hastanın ve hatta yakınlarının bedensel kaybı, sağlığına yeniden kavuşması amacıyla yaptığu harcamalar ve hastanın sağlığını yitirmesinden doğan mevcut kayıplar ile mevcut veya muhtemel kazanç kayıpları maddi zararların ve dolayısıyla maddi tazmini gereken kalemlerin başlıcalarıdır. Hasta hekimin borca aykırılığı neticesinde bedensel zarara uğrayabilir, hatta ölebilir. Bu durumlar maddi zarar yol açar. Bedensel zarar halinde TBK m. 54'te tazmini istenecek zarar kalemleri sayılmıştır.[2]

C.)Manevi Tazminat

Kişinin bedensel bütünlüğünün zarar görmesi aynı zamanda kişilik hakkına saldırı niteliğindedir. Bir kişinin kişilik hakkına yapılan hukuka aykırı bir tecavüz dolayısıyla o kimsenin duyduğu bedensel ve manevi acı, ızdırap, hayat zevkinde azalma manevi zarar doğurur. Manevi tazminat neticesinde söz konusu zararın, acı ve ızdırabın giderilmesine en azından azaltılmasına çalışılır.

 MK m. 24 ve m. 25'te kişilik hakkına yönelik her saldırının belli hukuka uygunluk nedenlerinin olmaması halinde hukuka aykırı olduğu ve hukuka aykırılığın giderimi için davalar hükme bağlanmıştır. Ayrıca TBK m. 56'da düzenlenmiştir. Buna göre "Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak,zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir." Ayrıca TBK m. 58'e göre de kişilik hakkının zedelenmesi durumunda manevi tazminat yoluyla giderim istenebilir. Bu hükümler oldukça genel niteliktedir. İhlalin türü ve yoğunluğu, hastalığın devamı, devam eden ağrılar, geride kalan fiziksel bozukluklar vs. zedelenmeler manevi tazminat miktarında dikkate alınır. Kalıcı şekil bozukluğuna yol açan 54 yaşındaki bir adamın yüzündeki röntgen yanığı, yıllar boyu yoğun ağrılar nedeniyle ızdırap çekmesi örnek olarak gösterilebilmektedir.


[1] Eren, s. 1025

[2] Demir, Mehmet. "Hekimin Sözleşmeden Doğan Sorumluluğunun Koşulları" Sağlık Hukuku Kurultayı, Ankara, 2007, s. 250

Yorumlar

İletişime Geçin

İletişim Formu

Adresimiz

Dr. Faik Muhittin Adam Cad. Konak Mah. Kemeraltı 3. Beyler Sok. Danış İş Hanı K. 4 No: 401 Konak/İzmir

Telefonumuz

0232 239 51 88

Mail Adresimiz

info@izmirlawyer.net